Araştırmacıların çalışmalarını yürüttüğü Doğu Antarktika’daki Denman Buzulu’nun buzul dilinin havadan görünümü (Jamin S. Greenbaum)
Antarktika’daki buzulların altından akan suyun, buzulların daha önce tahmin edilenden daha hızlı buz kaybetmesine yol açıyor olabileceği yeni bir araştırmada belirtildi.
“Eriyik su” denen suyun Antarktika’daki buzulların erime hızına etkisi henüz hesaba katılmıyor.
Scripps Oşinografi Enstitüsü’nün çalışması, buzul erimesinin 2300’e gelindiğinde deniz seviyesindeki yükselmeyi yüzde 15 oranında artırabileceğini öne sürüyor.
Çalışmanın başyazarı ve Scripps’te doktora sonrası araştırmacı olan Tyler Pelle, “Küresel deniz seviyesinin ne zaman ve ne kadar yükseleceğini bilmek, kıyı bölgelerinde yaşayan toplulukların refahı açısından kritik önem taşıyor” diyor.
Milyonlarca kişi alçak kıyı bölgelerinde yaşıyor ve deniz seviyesinin yükselmesine dair tahminler doğru olmadan topluluklarımızı yeterince hazırlayamayız.
Science Advances adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışma, Doğu Antarktika’daki Denman ve Scott adlı iki buzula odaklandı. Bu buzulların ikisi, deniz seviyesinin yaklaşık 1,5 metre yükselmesine neden olacak kadar buz barındırıyor.
“Buzulaltı akıntısının” (buzulların altındaki eriyik suyun denize akması) etkisini de dahil eden araştırmacılar, deniz seviyesindeki yükselmenin kayda değer derecede arttığını buldu.
Araştırmacılar buzulaltı akıntısının 2300’e gelindiğinde, deniz seviyesinin yükselmesini 15,7 artırarak yüzde 19 mm’den 22 mm’ye çıkaracağını tespit etti.
Bilim insanları, Batı Antarktika’daki Thwaites Buzulu gibi önemli buzullar da dahil Antarktika’daki diğer buzulları da incelemeyi planlıyor.
Çalışmanın ortak yazarı ve Scripps Jeofizik ve Gezegen Fiziği Enstitüsü’nde araştırmacı olan Jamin Greenbaum “Bu makalenin modelleme camiası için bir uyandırma çağrısı olduğunu düşünüyorum. Bu süreci hesaba katmadan bu sistemleri doğru bir şekilde modelleyemeyeceğimizi gösteriyor” diyor
Greenbaum, insanlığın önümüzdeki on yıllarda sera gazı salımlarını dizginlemek için ne yapacağının önemli bir çıkarım olduğunu söyledi.
Araştırmacı, “Eğer burada bir kıyamet günü hikayesi varsa, bu buzulaltı akıntısından kaynaklanmayacak” diye ekliyor.
Gerçek kıyamet günü hikayesinin konusu hâlâ emisyonlar ve hâlâ nükleer bomba fırlatabilecek insanlık.